Erdoğan'ın savaş talimatı ve medya!


Ankara’da dün bir ilk yaşandı. Başbakan Erdoğan operasyon sonrası 22 günlük istirahatını bitirdi ve Ankara’ya adım attı. Erdoğan’ın ilk işi sabah Yüksek Askeri Şura toplantısı oldu. Önce Anıtkabir’i topluca ziyaret ettiler sonra YAŞ toplantısı yapıldı. Yeni düzenlemeye göre Başbakan U biçimi masanın başında ilk kez tek başına oturdu. Eskiden Genelkurmay başkanı ile yan yana otururlardı.

Yeni oturma biçimi siyasi otoritenin, asker üzerinde statü olarak üstünlüğünü vurguluyordu. Daha önce de sivilleşmenin bir adımı olarak değerlendirilmişti. Bu oturma düzeninde masada başbakanın iki yanı boyunca 6’şar orgeneral sıralanıyor.

Aslında 14 olması lazım. Ama iki eksik var. YAŞ’ta iki üye, Org. Bilgin Balanlı ve Org. Nusret Taşdeler yoktu. Balanlı Balyoz davası tutuklusuydu. Taşdeler ise internet andıcı nedeniyle aranırken, GATA’da tedavideydi.

Başbakan Erdoğan, doğrusu, ilk kez ortada tek başına oturduğu bu Yüksek Askeri Şura toplantısının hakkını verdi.

Çünkü ilk kez  Başbakan olarak orduya “Savaşa hazırlıklarınızı gözden geçirin!” talimatı verdi.

YAŞ bildirisinde ortaya çıktı

Bu bilgiyi daha sonra yayınlanan YAŞ bildirisinden öğreniyoruz.

Akşam saatlerinde TSK internet sitesinden yayınlanan açıklamada YAŞ toplantısında ilk madde olarak sınır güvenliği ve teröre karşı önlemlerin ele alındığı vurgulandı. İkinci madde olarak “TSK’nın harbe hazırlık durumu incelenerek, bu kapsamda ortaya çıkan ihtiyaçlar ile bu ihtiyaçları karşılamak için alınan tedbirler incelenmiştir” denildi.

Bu çok önemli bir madde.

Çünkü ilk kez bir YAŞ gündeminde “Harbe hazırlık” ele alınıyor.

Genel olarak MGK gündeminde ele alınan bu tür iç ve dış güvenlik konularının YAŞ’ta ele alınması belli ki Başbakan Erdoğan’ın imzasını taşıyor.

Başbakan’ın YAŞ’ta ilk kez  siyasi otorite olarak TSK’ya “Harbe hazırlanın ve gerekli ihtiyaçları bildirin!” dediği anlaşılıyor.

Çünkü Türk ordusunun son 30 yıllık geleneğinde “kendi kendine durumdan vazife çıkararak, harbe hazırlık yapmak” gibi bir alışkanlığı yok.

Hatta denilebilir ki, daha eskilere de gitseniz, Türk ordusu kendi kendine “darbe” yapar, ama “savaş” yapmaz. Çünkü “savaş” ulusal bir sorundur ve orduda herkes bilir ki, savaş kararı TBMM kararını gerektirir.

Yani savaş için o andaki mevcut siyasi otoritenin, orduya görev ve talimat vermesi gerekir.

Türk ordusunun giriştiği son büyük savaş olan 1974 Kıbrıs çıkartmasında talimatın, siyasi otoriteden, hükümetten ve Ecevit’ten geldiği de unutulmamalı.

Talimat sivil otoriteden geliyor

Günümüze dönersek, Başbakan Erdoğan’ın Ortadoğu’da gelişen son siyasi durum nedeniyle, orduya çok önemli bir uyarı yaptığı ve “Harbe hazır mısınız?” sorusunu yönelttiği ve “Hazırlık yapın” talimatı verdiği ortaya çıkıyor.

TSK bunun üzerine adeta alarma geçiyor ve “Harb hazırlıklarını gözden geçiriyor, iuhtiyaçları karşılamak için alınan tedbirleri değerlendiriyor.”

YAŞ’ta Başbakan’ın TSK’ya “savaşa hazırlanın” talimatı dışında bir gelişme yaşanmış olması zor.

Yani YAŞ’a katılan bazı orgenerallerin, Başbakan’a “Ortadoğu’da durum karışık, sizin İsrail’e karşı demeçler de yenir yutulur gibi değil, Suriye’ye de rest çektiniz, adamlar bölgede tüm füzeleri bize yöneltti, sınıra tank yığıyorlar, biz de şöyle ufak ufak harbe hazırlansak” gibi bir yaklaşım göstermesi pek olası değil.

Ordu üst düzeyi, başta Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel olmak üzere, siyasi otoritenin mutlak üstünlüğünü tanıyan yeni ve çağdaş bir sivil-asker ilişkisini benimsemiş ve uyguluyor görünüyorlar. Zaten günümüz dünyasının şartlarına uygun olan da bu tutumdur.

Bunu niçin vurgulamak gerekiyor?

Çünkü bu ilişki çerçevesinden “Savaşa hazırlanın!” talimatının sivil otoriteden, Başbakan Erdoğan’dan geldiği netleşiyor.

Ortaya çıkan sorular 

Bu yeni durumda tabii bir dizi soru ortaya çıkıyor.

-TSK savaşa hazırlanıyorsa, kime karşı hazırlanıyor.

-Savaşta muhtemel “düşman” olarak Suriye ordusu ve Esad yönetimi mi görülüyor.

-İran’ın Türkiye’ye yönelik füze ve savaş tehditleri nasıl değerlendiriliyor?

-TSK savaş olasılığında kime karşı nasıl pozisyon alıyor?

-Bölgede terör nedeniyle Barzani ve Irak kuvvetleri’nin durumu nasıl değerlendiriliyor?

-Savaş hazırlıkları içinde İsrail’in de yeri var mı?

-Türkiye’ye İran, Suriye ve Rusya’dan yönelen füze tehdidine karşı savaş durumuna göre sivil hazırlık ve sivil savunma önlemleri de ele alınacak mı?

-Türkiye halkı psikolojik olarak savaş hazırlanacak mı?

-TSK savaş hazırlığı yapıyorsa, Türkiye nasıl bir hazırlık yapmalı?

Medya savaşa pek hazır değil! 

Tüm bu sorular ve daha başkaları sıralanabilir.

Bu soruları gündeme getirecek ve tartışacak olan kamuoyunun nabzı, gözü ve sesi olan medyadır.

Ancak Türk medyası, tıpkı Türk futbolu gibi şu dönemde ne yazık ki bir düşüş içindedir.

Uyanıklık eksikliği ve performans düşüklüğü göstermektedir.

Bu eksiklik dün yaşanan son YAŞ olayında da görülmüştür.

Normalde tüm gazetelerin ve televizyonların Ankara büroları ve temsilcileri bu haberin önemini değerlendirecek bilgi ve deneyime sahiptir.

YAŞ’tan böyle bir kararın ancak “Başbakan’ın talimatı” ile çıkacağını anlayacak konumdadırlar.

Ancak hiçbiri buna değinmemiştir, önemini vurgulamamıştır.

Hürriyet'in haberin önemini farketmemesi ayıp

Büyük gazeteler arasında Hürriyet gibi büyük bir Ankara deneyimine sahip bir gazete bu haberin değerini hakkınca verememiştir.

Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu, deneyimli bir Ankara Temsilcisi olarak bu konuyu en iyi anlayacak ve değerlendirebilecek isimlerden birisidir. Ankara Temsilcisi Metehan Demir ise, zaten ordu ve sivil-asker ilişkilerini yorumlamada Türkiye’nin bir numaralı gazetecisi konumundadır.

Hürriyet’in bu haberi hakkınca değerlendirmemesi ancak son dönemde Hürriyet’te yaşanan “pasifikasyon” ile açıklanabilir.

Sabah'a talimat mı gelmeli?

Sabah gazetesi de, bu haberi Başbakan Erdoğan’ın inisiyatifini öne çıkararak verebilirdi. Anlaşılan onlar da fark etmemiş, ya da onlara bu tarafı öne çıkaracak bir “siyasi yönlendirme” gelmemiş. Kendi kendilerine anlayıp değerlendirmeleri beklenmiş. Sabah da bunu yapmamış. Onların zaafını da “oryantosyan” (duruma uyum sağlama) zaafı olarak değerlendirebiliriz.

Habertürk farketmiş, ama yarım bırakmış!

Haberin hakkını sürmanşete taşıyarak veren tek gazete “Habertürk” olmuş. Kendilerini tebrik ediyoruz. Ancak Fatih Altaylı ve deneyimli Habertürk Yazıişleri ekibinden bu haberi “Erdoğan orduya savaş hazırlan talimatı verdi!” şeklinde manşetten beklerdik. Bir dahaki sefere!

Diğer gazete, TV ve internet sitelerinin değerlendirmesine çok ayrıntılı girmiyorum. Ancak Cumhuriyet gibi geleneksel olarak asker-sivil ilişkisinde hassas ve Ankara’nın nabzını yakından tutan bir gazetenin bu haberi değerlendirmemesi biraz tuhaf bir durum.

Savaş kuşkusuz basit bir durum değildir.

Ancak “Savaş hazırlanın” sözünün TSK’ya yönelik olarak bir başbakanın ağzından çıkması da basit bir durum değildir.

Bu haberin devamını ve yankılarını kuşkusuz önümüzdeki dönem hep birlikte izleyeceğiz.

Bu yazıyı yalnızca Türk medyasını içinde bulunduğu “uyur-gezer” durumdan biraz olsun çıkarmak için yazdım.

Türk medyası uyuma!

“Savaşa hazırlan!”

Bak, Başbakan dedi.

Kerem Çalışkan-Euractiv Türkiye Genel Yayın Yönetmeni

Comments

Popular posts from this blog

YAKITI BİTEN UÇAK NASIL SAVAŞTI?

Leyla Tekül musevi oldu!!!