TİTANİK'İN BATIŞINDAKİ SIR!!!


Tüm zamanların en ünlü gemisi Titanik, ilk seferinde yaşadığı trajik deniz faciası ile biliniyor oysa dev yolcu gemisinin ardında inanılmaz bir gizem saklı. Titanik’in esrarengiz öyküsünü sunarken uyarıyoruz. Bir düşünün, Titanik’i batıran gerçekten bir buz dağı mıydı?

Hiç kimse onun dünyanın en büyük kehanetlerinden birisini yaptığını bilmiyordu. Hatta kendisinin dahi haberi yoktu. Adı; Morgan Robertson, 1861 doğumlu bir Amerikalıydı, gençken denizcilik yaptı ardından bir elmas eksperi oldu ve New York´da kuyumculuk yaptı. Sonra Kipling´in bir öyküsünü okudu ve yazar olmaya karar verdi. İlk öyküsü 25 $´a satıldı, daha sonra yazdığı 10 öyküden ise 1000 $ kazandı. Yazmak ona artık kolay ve kazançlı geliyordu. 1897 yılının bir kış gecesinde 24.Caddedeki dairesinde yeni bir deniz öyküsü yazmayı planladı. Bu bir uzun öykü olacaktı.

Hayalinde dev bir yolcu gemisi vardı, asla batmayan bir gemi. Bir aşk teması üzerine kurulu olan öykünün kahramanları bu dev gemiye binip, İngiltere´den ABD´ye gidiyorlardı ve aşk hikayesi dünyanın en lüks gemisinde sürecekti. Ama öykünün hayali kahramanları beklenmedik bir sürprizle karşılaşacaklar ve batmaz denen gemi bir buzdağına çarparak okyanusun dibine gömülecekti. Robertson’ın teması buydu, oturup yazmaya başladı ve öyküye iki isim verdi; "Futility" ve "Titan Kazası"... Evet, yanlış okumadınız; Titan... Şimdi gelin Robertson´un bu romanından bir bölümü; "Titan"ın batış sahnesini okuyalım:
"Gözcü haykırdı; ‘Buzdağı!’ Birinci subay, kaptana haber verdi ve derhal makine dairesine tornistan yani geri git emri verildi. Fakat dev gemi durmuyordu, hızını kesmesi için zaman lazımdı ve sisler arasında görünen buzdağı yaklaşıyordu. Aşağıdan ise orkestranın ve eğlenen insanların sesleri duyuluyordu. Sonra buzdağı gemiye ulaştı, bu arada gemi ters çalışan pervanelerin gayretiyle yan dönmüştü ama yetersizdi ve kaptanla yardımcılarının çaresiz bakışları arasında buzdağı Titan´ın sancak tarafına çarptı. Darbe hafifti hatta pek hissedilmedi, kaptan o anda ucuz atlattık diye düşünüyordu. Ama birkaç dakika sonra gemi birden yan yattı, buzdağı asıl yarayı su kesiminin altında açmıştı, yara öldürücüydü çünkü uğursuz buzdağı Titan´ın bordasını jilet gibi keserek, parçalamıştı."

Daha sonra Robertson öyküye; geminin hızla su aldığını, alarm verildiğini, filikaların indirilerek, önce kadınlar ve çocuklar bindirildiğini, yardım çağrıları yapılırken, dev yolcu gemisi Titan’ın buzlu kutup sularına hızla gömüldüğünü anlatarak devam ediyordu.

Ve Robertson 1898 yılında öyküsünü küçük bir kitap olarak yayınladı. Kitap, onu çok daha sonra ölümsüz yapacaktı çünkü belki de bilmeden dünyanın en çarpıcı ve en dehşet verici kehanetini yazmıştı. Ama sonuç yayınladığı dönem için aynen kitabın adı gibiydi yani "Boşyere"(Futility). Aradan 14 yıl geçti ve başka bir zamanda, başka bir gemi, asla batmaz denen dünyanın en lüks ve en büyük yolcu gemisi Titanik, İngiltere nin Southampton limanından yenidünyaya doğru denize açıldı. Sonra, 1912 yılında 14 Nisan´ı, 15 Nisan´a bağlayan gecede sisler arasından birden ortaya çıkan bir buzdağı batmaz denen Titanik in katili oldu. Yukarda okuduğunuz Robertson´ın romanındaki batış sahnesi aynen gerçekleşti. Sadece o kadar mı? Bakın Morgan Robertson Titanik´den 14 yıl önce yazdığı romanında daha neleri bilmişti;

Robertson´un romanındaki Titan adlı gemi Southampton limanından yola çıkıyordu ve 14 yıl sonra Titanik de aynı limandan yola çıktı.

Romandaki gemi ile Titanik arasında sadece 4 metre fark vardı. Titan 248 metre, Titanik 252 metreydi.

İki geminin ağırlıkları da çok yakındı. Robertson romanında Titan´ı 70.000 ton ağırlığında yazmıştı; Titanik ise 66.000 tondu.

Her iki geminin de üç pervanesi vardı ve her ikisi de 3000 er yolcu taşıyorlardı. Gerek romandaki hayali Titan´a gerekse de gerçek Titanik´e Avrupa´nın sayılı zenginleri ve ünlü aileleri binmişlerdi.

Robertson´un romanındaki dev Titan, New Foundland yakınında; Kuzey Atlantik´de bir buzdağına çarparak battı ve talihsiz Titanik de 14 yıl sonra aynı koordinatta, aynen romandaki benzeri gibi bir buzdağına çarparak okyanusa gömüldü.

Ve her iki gemide de; yeterince cankurtaran filikası yoktu; Robertson romanındaki gemide 24 filika bulunduğunu yazıyordu; Titanik´de ise 22 filika vardı ve bu yüzden can kaybı büyük oldu.

Gerçek kazanın sonucunda 1513 yolcu boğularak öldü ve kayboldu. Aynen 14 yıl önceki romanda yazıldığı gibi... Robertson´un romanındaki Titan´da ise 1500 kişi ölüyordu. Her iki gemi de 3000 kişilikti ve Titanik´e 2224 kişi binmişti.

Morgan Robertson başarılı olamadı, kitabı satmadı, daha sonra yazdıkları da ilgi görmedi. Bunalıma girerek, bir hastanede psikolojik tedavi gördü. Sonra yeni bir öykü yazdı, bir Fransız dergisinde yayınlanan bu öyküde de, denizaltılardan söz ediyor ve periskopu tarif ediyordu. Ama yine ilgi görmedi. Başarısız bir yazar olarak, Mart 1915´de bir otel odasında ayakta geçirdiği bir kalp kriziyle yaşama veda etti. Asıl inanılmaz olay burada çünkü Robertson mart 1915´de öldü. Yani gerçek Titanik´in batışından üç yıl sonra... Ve hiç kimse Robertson´la ilgilenmedi, yine kimse fark etmedi ve hiç kimse onun 14 yıl önce Titanik´i aynen nasıl anlatabildiğini merak etmedi.

Kimse onu anımsamadı, ta ki 1980´lerde inanılmaz olaylarla ilgili araştırmalar yapılıncaya kadar. Morgan Robertson; Titanik batmadan 14 yıl önce, gemiyle ve kazayla ilgili her şeyi tıpatıp aynen nasıl yazmıştı? Rastlantı mıydı? Robertson ile ilgili şaşırtıcı bir bilgi daha; yazar Beyond the Spectrum adını verdiği bir başka öykü yazıyor. 1914 yılında yazdığı bu öyküde de bir Japon-Amerikan savaşından bahsediyor, bu savaşta Japonların San Francisco'ya ani bir baskını söz konusu. Ayrıca bu öyküde Amerikalılar tarafından icad edilen ancak Japonların kullandığı bir silahtan bahsediyor. Bu silahın körlük, yoğun ateş ve yüzde yanıklar oluşması gibi sonuçları oluyor. Atom bombası ile benzerliği bulunan bu silah ve öyküdeki kurgusal savaş ile 2.Dünya Savaşında gerçekleşen Japon-Amerikan savaşı arasındaki benzerlik bugün de pek çok kişi tarafından ilginç bulunuyor.

O kendi döneminde başarısız olmuş bir yazar ama yazdıkları kehanet gibi, bu kadar benzerlik rastlantı olabilir mi? Ünlü filozof Voltaire’in dediği gibi; "Belki de rastlantı dediğimiz şey, belirli bir şeyin bilinmeyen nedenidir."

Comments

  1. [...] This post was mentioned on Twitter by Seçil Öztürk, Esrarengiz. Esrarengiz said: Titanik'in batışındaki büyük gizem! http://esrarengiz.tv/?p=413 [...]

    ReplyDelete

Post a Comment

Popular posts from this blog

YAKITI BİTEN UÇAK NASIL SAVAŞTI?

Leyla Tekül musevi oldu!!!